Autoshow Dergisi ile Canon Türkiye olarak yaptığımız testlerin bu ayki konuğu Volvo S90 oldu. Şimdiye kadar Autoshow Dergisiyle beraber 6 adet otomobil test ettim ve bunların arasında Volvo S90 kadar konforlu bir araç kullanmamıştım. Genelde büyük otomobilleri kullanmak bana keyif vermiyor. Otomobillerde go-kart hissi denilen hissiyatı seviyorum. Ancak Volvo S90 amiral gemisiyle bu düşüncemi tamamen yıktı dersem yanlış olmaz.
Global anlamda Volvo’ya baktığım zaman özellikle Volvo Trucks’ın yaptığı inanılmaz ve aklıma kazınan iki adet videoyla başlamak istiyorum. Bugün baktığınız zaman Renault, Scania, Man gibi kamyon üreten bir sürü üretici görüyoruz. Bu firmaların kamyon sektöründeki hiç bir pazarlama aktivitesinden haberimiz yok. Fakat Volvo Trucks son kullanıcı olan bizleri etkilemek istiyor. Bu konuda Volvo’yu tebrik ediyorum.
Hatırladığım kadarıyla Volvo Trucks bu seriye Van Damme “The Epic Split” ile başlamıştı. Bu videoyu defalarca izlemiştim ve sonrasında da backstage’i hakkında baya bir araştırma yapmıştım ancak hiç bir bilgiye ulaşamamıştım.
https://www.youtube.com/watch?v=M7FIvfx5J10
İkincisi ise 4 yaşındaki bir ufaklığın uzaktan kumanda ile bir Volvo Kamyonu istediği gibi kullandığı bu video;
Volvo tüm bu videolarla son kullancıların bilinç altını güzel bir şekilde dolduruyor. Hakkında gerçekten çok uzun yazılacak videolar ama esas konumuzun dışına çıkmayalım. Volvo Türkiye’de de çok sağlam işler yapıyor. Özellikle son olarak Raffles Hotel’de S90’in dudak uçuklatan lansmanı çok konuşulmuştu.
Volvo XC80 modelini, XC90 modeliyle yenilediği zaman bu modeli gerçekten çok beğenmiştim. Volvo, 2015’te XC90’ın lansmanını yaparken Volvo CEO’su “Bugün burada yeni bir otomobil değil Volvo’nun geleceğini de tanıtıyoruz” açıklaması aklımda yer etmişti. Gel zaman git zaman Volvo S80’in yerine S90 modelini tanıttı. Bana kalırsa Volvo XC90’a kadar sağlam ama tasarım açısında güzel olmayan otomobiller yaparken XC90 miladı ile gerçekten kabuk değiştirdi diyebiliriz.
Volvo S90’ın başlangıç fiyatı 291.540 TL olarak belirlenmiş. 2,0 litrelik dizel motorun 235 HP güç ve 480 Nm tork üreten versiyonu ve 4 tekerlekten çekiş sistemine sahip D5 kodlu versiyonla satışa sunulacak olan bu aracın adaptif hız sabitleyici ve yarı-otonom sürüş yapabilen Pilot Assist sistemi de standart donanımda yer alıyor.
Otomobilin tasarımına ön ve yan taraftan baktığınız zaman tüm asaleti ve heybetiyle kendini gösteriyor fakat arka taraf için bunu söyleyemeyeceğim. Ön taraftan ne kadar genç dinamik ve agresif bir görüntüsü varsa arka tarafta bir o kadar yaşlı ve yorgun duruyor diyebilirim.
Ön taraftan baktığımız zaman ise en dikkat çekici kısım kesinlikle farlar. Farların tasarımında isveç mitolojisinde büyük yeri olan Thor’dan ilham alan Volvo S90’a bu tasarımı kusursuz şekilde yansıtmış. Bu farı uzun uzun izleyebilirsiniz gerçekten fotoğrafla olacak gibi değil, bu otomobili gidip bir yerde bulup bu farı inceleyin 🙂
Volvo S90 aynı zamanda Profesyonel Otomobil Tasarımcıları tarafından 2015 yılının “en iyi üretim otomobili tasarımı” (production car design) ödülüne layık görülmüştür.
Otomobilin içi gerçekten çok kaliteli, içine oturduğunuz zaman LCD ekran sizi hemen kendisine çekiyor. Bu LCD hali hazırdaki cep telefonlarımızın hassasiyetine ve kullanım kolaylığına sahip. Ufak bir oryantasyon süreci sonrasında işinizi çok rahatlıkla halledebiliyorsunuz.
Direksiyon simidine baktığınız zaman tuş yapısı olarak Piano Black tercih edilmiş, kullanıma bağlı olarak parmak izlerini çok gösterebiliyor. Direksiyon gerçekten çok rahat ve bu büyüklükte bir otomobille yolda resmen dans eder gibi şerit değiştirebiliyorsunuz.
Volvo S90’ın sesi sistemi bugüne kadar kullandığım otomobiller arasında kesinlikle en en iyisiydi. Volvo S90’da İngiliz markası olan Bowers&Wilkins ses sistemi bulunuyor. Otomobilde 19 adet Bowers&Wilkins hoperlör bulunuyor. Ses sisteminde farklı modlar bulunuyor fakat ben bunu stadyum ayarına getirdim. İnanılmaz bir akustik ile Yandex’te yönleri söyleyen ablamızın sesi bile kulağa inanılmaz geliyordu. Hayatımda bu kadar net ve kaliteli bir ses deneyimi yaşadığımı hatırlamıyorum.
Otomobilin iç kısmında hoşuma gitmeyen kısım kesinlikle vites topuzu oldu. Böyle bir otomobile yakışmayacak basitlikte kalıyor. Vites topuzunda vitesleri belirten harflerin fontundan tutunda, vitesin yapısına kadar her şeyiyle sanki başka bir otomobilden alınıp konulmuş diyebilirim. Ancak vites topuzunun hemen arkasında konumlandırılan otomobili çalıştırma ve onunda arkasında bulunan mod değiştirme tuşları sanki bir kuyumcunun elinden çıkmışcasına kaliteli.
235 beygirlik bu canavar 1800 kiloluk ağırlığına rağmen gerçekten inanılmaz şekilde hızlanıyor. Sport modda iseniz gaza bastığınız zaman kafanızı hemen arkaya yaslatıyor ancak ekonomi modundaysanız da bir o kadar efendi ve kibarlaşıyor. Tabii bu kibarlık ya da hırçınlık aynı şekilde benzin tüketimini de etkiliyor.
Volvo S90’ın rakiplerine baktığımız zaman ise BMW 5 Serisi, Mercedes E Sınıfı ve Audi A6 gibi modelleri görüyoruz. S90 bu sınıfta bulunan en büyük araç olarak dikkatleri kendisine çekiyor.
Volvo S90 konfor konusunda gerçekten çok başarılı, koltukların rahatlığı otomobilin süspansiyon ayarı her şeyiyle kusursuz. Böyle bir otomobilde biraz şımarıp keşke masaj özelliği de bulunsaydı diye düşünmedim desem yalan olur. 🙂
Otomobil çekimlerinde eğer otomobilin renk siyah ise dış çekim mekanı aramaya koyulurum. Çünkü siyah otomobiller fotoğraflanması en zor otomobillerden biridir. Karanlık ortamlarda fondan ayırmak, manzaraya karşı çekerken ise doğru pozlamayı sağlamak zordur. Bunun sebebine bakacak olursak, fotoğraf makinelerinin sensörleri aslında rengi görmezler. Her şeyi siyah beyaz görürler ve siyah ve beyaz renklerini her zaman %18 gri ye çevirip çekimi öyle yaparlar. Bu yüzden siyahlar siyah, beyazlarsa beyaz çıkmaz. Beyaz arabada bu bu kadar sorun olmazken, Siyah rengi %18 gri tonuna çevirmek için olması gerektiğinden fazla pozlama yapar. Böylelikle fotoğrafın etrafında bulunan manzara genellikle daha aydınlık çıkar. 5D Mark IV’ün üstün HDR performansıyla 3 kare çekip elde ettiğiniz karelerle bu problemi aşmış oluyorsunuz. HDR moduna fotoğraf makinesi 3 adet fotoğraf çekim kendisi makine içinde bunu birleştiriyor ve size fotoğrafı sadece paylaşmak kalıyor.
Detay çekimleri her zaman bir otomobilin imza kareleri olduğunu düşünüyorum ve bu kareler sizleri diğer fotoğrafçılardan ayıran kareler olacaktır. Bunun sebebi, otomobili çekip koyduğunuz genellikle hep aynı kareleri elde etmiş oluyorsunuz. Fakat detaylara girdiğiniz zaman hem sizin hemde otomobilin kalitesi ortaya çıkıyor. Detay çekimler için Canon 100mm makro lensi tercih ettim ve her zaman olduğu gibi jilet gibi keskin harika makro çekimler gerçekleştirdim.
Bu çekimimde, Canon’un geçtiğimiz ay piyasada sunduğu Canon 5D Mark IV modelini kullandım. 5D Mark IV’ün detaylı incelemesi için buraya tıklayabilirsiniz.
Yararlı olması dileğiyle..
Ocak 2017 – Mert Gündoğdu