Ayvalık ve Cunda da Ne Yapılır?
Özellikle İstanbul’un keşmekeşinden sıkılan herkesin hayali genellikle Ege Kıyılarına yerleşmek. (Ben de dahil) Yoğun iş temposundan vakit buldukça ara ara bir yerlere gitmeye de çalışıyorum. Bu sefer ki rotam ise Ayvalık ve Cunda oldu. Normalde gittiğim yerde maksimum şekilde gezerek her anı değerlendirerek güzel fotoğraflar yakalamayı tercih ediyorum ancak bu geziye giderken biraz daha rahat takılacağıma söz verdim. Bütün kış boyunca Türkiye’nin çeşitli şehirlerine gidip eğitimler düzenlemek gerçekten çok keyifli bir o kadarda yorucu bir iş diyebilirim.
Bu yazı özellikle henüz yaz sezonu açılmadan kafa dinleme tatili isteyenler için kısa ve öz bir Cunda rehberi yazısı olacaktır.
Ulaşım:
İstanbul’dan giden biri olarak, Osman Gazi Köprüsü üzerinden dümdüz gelin. Tabelalar sizi zaten Ayvalık’a getirecektir. İstanbul Anadolu yakasından köprü üzerinden gelirseniz yaklaşık 5 saat sürüyor ve yol ortalama 430 kilometre civarında.Güncel köprü ücreti ise yol kullanımı dahil 85 TL civarında. Buradaki en ekonomik yöntem ise Eskihisar yönünden kalkan feribot olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Üçüncü bir yol olarak Körfezi dolaşırsanız bu süre 6.5 saate yükseliyor. Yol üstünde çeşitli yemek yerleri mevcut ancak benim klasiğim her zaman Köfteci Yusuf’tur.
Hatırlatmakta fayda var; Balıkesir’den 125 km, Ankara’dan 670 km ve İzmir’den 150 km mesafedir.
Harita:
Yukarıdaki haritada bulunan pinler benim nerelerde fotoğraf çektiğimi gösteriyor. Fotoğraf makinesinin GPS özelliği sayesinde eve gelip bu özelliği açmaya bayılıyorum. 🙂 Görmüş olduğunuz üzere ağırlıklı olarak Cunda, Ayvalık ve Şeytan Tepesi’nde çekimlerimi gerçekleştirdim.
Gezilmesi Gereken Yerler:
- Ayvalık
- Cunda Adası
- Rahmi Koç Müzesi (Cunda)
- Panaya Kilisesi(Cunda)
- Yel Değirmeni (Cunda)
- Patara Çatara (Plaj)
- Şeytan Sofrası
- Sarımsaklı Plajı
- Küçükköy
- Keremköy
- Gömeç Köyü
- Karaağaç Köyü
Yukarıda saydıklarım arasında şöyle bir rota önerisinde bulunabilirim;
Cunda Adasında konaklama olarak düşünürsek, Cunda Sahilinde yürüyüş, Rahmi Koç Müzesi, Panaya Kilisesi, Yel Değirmeni gezisi yapıldıktan sonra, Ayvalık tarafına geçilip Ayvalık’ın sahil tarafında bir yürüyüş sonrası Ayvalık Tostu için bir mola verebilirsiniz. Sonrasında sırasıyla Keremköy, Gömeç Köyü ve Karaağaç Köyü’nü Gezebilirsiniz. Dönüş yolunda ise Sarımsaklı Plajı ve Küçükköy üzerinden geçerek, gün batımında ise Şeytan Sofrasında günü batırabilirsiniz. Şeytan Sofrası çok rüzgar alan bir yer. Bu yüzden eğer mevsim eğer bahar geçişiyse mutlaka üstünüze kalın bir şeyler alın. Gerçi Şeytan Sofrası’nda bulunan tesis burayı baya bir kapatmış ancak yine açık bir alan olduğu için baya bir rüzgar var.
Açıkcası ben bir fotoğrafçı olarak Keremköy, Gömeç ve Karaağaç Köylerinde fazla bir şey bulamadım. Bunların arasında en güzeli Küçükköy diyebilirim. Daracık sokakları ve taş evleriyle harika bir atmosferi var.
Cunda Sahil:
Cunda sahil, özellikle kafayı dağıtmak için yürüyüş için gerçekten çok keyifli. Eskiden restoranlar yüzünden denizin yanında yürünemiyordu ancak artık restoranlar buradan kaldırılmış ve burası yürüyüş yapanlara bırakılmış. Burada yürüyenlerdenseniz çok keyifli ancak oturup denize nazır bir şeyler yiyip içmek istiyorsanız sürekli önünüzden insan geçişi ne yazık ki biraz can sıkıcı oluyor.
Ayvalık Ara Sokakları:
Ayvalık’ın arka sokakları gerçekten çok keyifli ve gezmeye değer. Eski taş evler, onarılmayı ve yeni sahiplerini bekliyor. Burası ilerleyen zamanlarda gerçekten çok değerlenecek diye düşünüyorum. Bazı yerler inceden restore edilmiş ve Meyhane olsun, Kahve olsun bunun gibi yerler açılmaya başlamış. Gündüz çok beğendiğimiz için akşamda bu sokaklardan yürüyelim dedik ancak henüz sezon olmadığı için ( öyle düşünüyorum) bu sokaklarda kimsecikler yoktu ve biraz korku filmlerini andıran bir ortamla karşı karşıya kaldık.
Ayvalık’ta Ayvalık tostu için bizlere Sultan Büfe’yi önerdiler ve bizde orada yedik ancak bana kalırsa peynir oranı çok az olduğu için ben fazla beğenmedim. Bunların dışında Avşar Büfe’de yine önerilerler arasında ama bizzat denemediğim için öneride bulunamayacağım.
Cunda’da Ne Yenilir?
Lokma: Lokmayı Lokma İmparatoru Saki‘de yiyebilirsiniz. Aynı zamanda dondurmasını da çok övüyorlar ancak onu denemedik. Lokması gayet güzeldi. 5 ve 10 TL’lik paketlerde satışa sunuluyor.
Zeytin / Zeytinyağı: Cunda’nın hemen girişinde bulunan Özgün‘den Zeytin ve Zeytinyağını alabilirsiniz. Benim tercihim Soğuk Sıkım Zeytinyağı oldu. Gerçekten çok güzel bir kıvamı mevcut. Yaklaşık 5 farklı çeşit Zeytinyağı ve 6-8 çeşit zeytin bulunuyor. Aldığım her şeyden memnun kaldım. Soğuk sıkım zeytinyağının 1 litresi 35TL’idi.
Peynir: Dışarıdan süslü gözükmeyen ve farklı bir ismi olan Darbuka Kardeşler’den aldığım bütün peynirlerden memnun kaldım. Her şeyden önce peynirlerin neredeyse hiç tuzsuz olması sayesinde kalbimde taht kurdu diyebilirim. Kekikli, Cevizli ve Özel Gurme Tulumu gayet başarılı. Fiyatlarda ortalama olarak 28-35TL olarak değişiyor.
Türk Kahvesi: Cunda denildiği zaman akıllara gelen bir diğer yer ise tabii ki Taş Kahve. Buraya gelip mutlaka Damla Sakızlı Türk Kahvenizi yudumlayın. Taş Kahve dediğime bakmayın, aynı zamanda bira patates, kalamar, midye gibi atıştırmalıkları da bulabiliyorsunuz.
Sakızlı Kurabiye: Eve dönerken Cunda’dan evimize götüreceklerimiz arasında bu kurabiyelerde bulunuyor. Şirin mi şirin Karadeniz Fırın‘ından damak tadınıza uygun olan kurabiyelerden almayı unutmayın. Benim tercihim Fındıklı Sakızlı ve Cevizli Kurabiyeler oldu. Gerçekten harikalar! Fotoğraflara tıklayarak büyük hallerini görebilirsiniz.
Balık – Meze: Bay Nihat! değil mi? Cunda = Bay Nihat diyebiliriz. Ancak Bay Nihat gerçekten fiyatlar konusunda uçup gittiği için biz Bay Nihat’a gitmedik. Bir biranın 30 TL olduğunu düşünürseniz, muhtemelen siz de gitmezsiniz. Konakladığımız yerden bize önerdikleri Körfez Restoran‘ına gittik. Yediğimiz her şeyi çok beğendik. Hele üstü kaşarlı midyeyi mutlaka denemenizi öneririm. Burada yemekleri yemekten fotoğraf çekmeyi unuttum kusura bakmayın 🙂 Garsonlar samimi ve size yardımcı olmaya çalışıyorlar. Biz iki kişi balık yemeden bir ufak rakı dahil 220TL gibi bir rakama kalktık ki bence Cunda ortalaması için gayet iyi bir rakam. Mekanın tek eksik yanı denizin yanında olmaması diyebilirim. Gerçi artık Cunda eskisi gibi değil. Artık denize sıfır restoranlar ne yazık ki yok. Restoranların önünden yürüyüş yolu geçmiş ve sahil yolundaki bütün restoranların eski ambiyansı ne yazık ki kaybolmuş. Bu konuda Körfez Restoran’a gitmenizi şiddetle öneririm.
Dünya Mutfağı: Her gece rakı balık yapmayı sevmeyenlerdenseniz ikinci gece için ya da öğlen yemeği için size Uno‘yu öneririm. Biz ikinci akşam burada yemek yedik. Benim tercihim Pizza oldu. Standart Pizza ölçüsünden bi tık ufak diyebilirim ancak ince hamuru ve kaliteli malzemesi ile benden geçerli not aldı. Fiyatlar ise gayet normal diyebilirim.
Cunda Pazarı: Eğer Cumartesi günü Cunda’daysanız, bu pazardan gerçekten taze ve güzel malzemeler satın alabilirsiniz.
Bu yazımla sizlere faydalı bilgiler verebildiysem aşağıdaki yorumları kısmına yorum bırakabilir veya bu gönderiyi beğenebilirsiniz. 🙂
Mert Gündoğdu
2017